“Doğu Türkistan’daki Sömürünün Uluslararası Hukuk Temelinde Değerlendirilmesi” Paneli

Dünya Uygur Kurultayı’nın (DUK) kuruluşunun 20. yıl dönümü münasebetiyle Münih’te anma etkinlikleri 3 mayıs 2024 tarihinde başladı ve 6 Mayıs’a kadar devam edecek. Etkinliklerinin bir parçası olarak 4 Mayıs’ta “Doğu Türkistan’ın sömürülmesinin uluslararası hukuk temelinde değerlendirilmesi” konulu özel bir panel düzenlendi.

Devam

Erdoğan: Uygur Türkü, Ahıska Türkü, Kırım Tatarı, Kerkük Türkmeni kardeşlerimizin sıkıntısı da bizim sıkıntımızdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın sonrasında açıklama yaptı. Erdoğan, “Filistin’deki mazlumların acısı nasıl bizim acımızsa Uygur kardeşlerimizin, Ahıska Türkü, Kırım Tatarı, Kerkük Türkmeni kardeşlerimizin sıkıntısı da aynı şekilde bizim sıkıntımızdır” dedi.

Devam

 Doğu Türkistanlı Öğrenciler İçin 2023-2024 Eğitim Yılı Burs Başvurusu Başladı

Dünya Uygur Kurultayı Vakfı tarafından her sene düzenli olarak devam etmekte olan Doğu Türkistanlı Öğrencilere Yönelik  burs ihtiyaçları tespit ederek destek oluyor 

Neden Bu Burs Programı?

Türkiye de yaşayan Uygur gençlerinin Maddı sıkıntı çekmeden en iyi eğitimini alması için bu programı devam ediyoruz.

Eğitim, kültürel mirasımızın ve toplumsal gelişimimizin temel taşıdır. 

Kim Başvurabilir? 
Programımız, Türkiye’de eğitim gören ve maddi zorluklarla karşılaşan Uygur gençlerine yöneliktir. Lisans, yüksek lisans veya doktora öğrencisi olmanız fark etmez; Önemli olan potansiyeliniz ve kararlılığınızdır.

Başvuru Süreci: 
Başvurular 13 Eylül 2023 tarihinde başlayacak ve 25 Eylül 2023 tarihinde sona erecektir. Başvuru yapmak için bu formu doldurmanız gerekmektedir. Başvuruda istenilen belgelerin tam ve eksiksiz bir şekilde sunulması önemlidir.


Başvuru Yapmak İçin : Burs Başvuru Formu




 Doğu Türkistanlı Öğrenciler İçin 2023-2024 Eğitim Yılı Burs
Doğu Türkistanlı Öğrenciler İçin 2023-2024 Eğitim Yılı Burs Talep Formu

Başvuru formu burada: Burs Başvuru Formu

TBMM de 5 Temmuz Urumçi Katliamı Anındı

TBMM’de XVIII. dönem İyi Parti Adana milletvekili Bilal Bilici :
“Bugün 5 Temmuz, Doğu Türkistan’daki Urumçi Katliamının yıldönümü. 2009 yılında Urumçi’de Zalim Çin yönetimi tarafından gerçekleştirilen katliamda hayatını kaybeden soydaşlarımızı rahmetle anıyorum. Genel Başkanımız Sayın Akşener’in de hep söylediği gibi tüm dünya arkasını dönse biz bu konuda hakkı ve gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz!”

Uygur Türkü, Japonya’da milletvekili seçildi

Japonya’nın siyasi tarihinde bir ilk yaşandı. Japonya Danışman Meclisi (Sangiin) seçimlerinde Doğu Türkistan kökenli Uygur Türkü ve Liberal Demokrat Parti (LDP) adayı Arfiya Eri milletvekili seçildi.

Japonya’nın iktidar partisi LDP’de en genç aday olarak bilinen 33 yaşındaki Eri, 33 yaşında Doğu Türkistan kökenli ve dün 23 Nisan açıklanan anketlerde Japonya’nın Çiba vilayetinin 5. bölgesini temsil etmek üzere Japon Meclisi’nde görevine başladı. Eri ayrıca 47 binden fazla oy ile seçim bölgesinde 1.sırada yer aldı. 

Devam

ÇİN’İN UYGURLARA”SINIR ÖTESİ BASKI,TEHDİT VE ŞANTAJ UYGULAMALARI” TARTIŞILDI

Araştırmacılar (soldan sağa) Muattar İlkkut, David Tobin ve Nyrola Elima, İngiltere’deki Sheffield Üniversitesi Edebiyat ve Beşeri Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “Uygur Göçmenlerine Yönelik Ulusötesi Baskı” konulu sempozyumda. 31 Mart 2023

 Çin’in kara elinin dünyanın her yerine yayıldığı ve yurt dışında yaşayan Uygurlar üzerinde ciddi tehditler ve psikolojik baskılar oluşturduğu bir durumda, sadece uluslararası insan hakları örgütleri değil, akademik araştırmacılar da bu sorundan endişe duymaktadır.

31 Mart’ta İngiltere’deki Sheffield Üniversitesi Edebiyat ve Beşeri Bilimler Fakültesi, “Uygur Göçmenlerine Yönelik Ulus Ötesi Baskı” konulu bir seminer düzenledi.

Dünya Uygur Kongresi Londra ofisi yöneticisi Rahima Mehmood seminer hakkında kısa bir bilgi verdi.

Konferansın ilk gününde aralarında Muattar Ilkut, Nyrola Elima ve Runi Steenberg’in de bulunduğu David Tobin liderliğindeki araştırmacılar, ulusötesi baskı araştırmasının önündeki engelleri ve bunları aşmanın yollarını, ulusötesi baskıyla mücadeleyi tartıştı, politikalar için bilgi sağlama gibi konuları tartıştı.

Laura Murphy, Adrian Zenz, Alice Anderson, Dylan Ryan ve diğerleri gibi araştırmacılar, zorla çalıştırmanın nasıl ulusötesi baskı ağlarına ve uluslararası sermayeye bağımlı hale geldiğini tartışıyorlar. Bunları dizginlemek için hangi yasa ve politikaların yürürlüğe konması gerektiğini tartışır.

Seminerin amacı hakkında radyo istasyonumuza konuşan Manchester Üniversitesi’nden Profesör David Tobin, “Konferansın ilk amacı araştırmacılar, düşünürler ve politikacılar arasında bilgi alışverişinde bulunmaktır. Birçok araştırmacı, diğer araştırmacılarla fikir alışverişinde bulunmak için burada vakit geçiriyor; Ancak amaç, en son araştırma bulgularını sunmak ve politika yapıcıları etkilemek.”

David Tobin, bu seminere gelen bilim insanı ve araştırmacıların bu alanda ön saflarda yer aldığını ve yaptıklarının sadece akademik araştırma değil, politika etkileme faaliyetleri de olduğunu söyledi.

“Bilim ve politika için güçlü etkileri olan araştırmalara ihtiyacımız var” dedi. Genç araştırmacılara yeni araştırma sonuçlarını sunma ve gelecekteki araştırma kariyerlerini destekleme fırsatı vermeliyiz. Bu nedenle Muattar İlkkut ve Nirula Alima gibi yeni araştırmalar yapan genç Uygur araştırmacılarını bu konferansa davet ettik.

David Tobin’in yıllar önce Doğu Türkistan’da yaşadığını, soykırım başlamadan çok önce Uygurların hayatını görüp incelediğini, bugün onların hikayelerini anlatırken Çin’in zulmünü ortaya çıkarabildiğini ve insanları uyarabildiğini söylemesinin ardından, ” Soykırım politikasını incelememiz gereken hükümettir.

Almanya’dan bir antropolog ve Uygur bilgini olan Dr. Rooney Stenberg (Uygur dilinde Yusuf), radyo istasyonumuz tarafından röportaj yaptı ve dünyanın artık Uygur soykırımını unuttuğu bir durumda Çin’in ulusötesi baskısına ilişkin bu seminerin önemini açıkladı.

Öğleden sonraki tartışmada, Samuel Dunning (Samuel Dunning) gibi araştırmacılar, “ulusötesi baskının nerede olduğu” ve “Birleşik Krallık’ta ulusötesi baskı” gibi konularda raporlar verdiler.

Daha sonra Timothy Grose ve Rana Rafahi gibi araştırmacılar, ulusötesi baskının Tibetliler, Hong Konglular ve Tungular gibi diaspora Uygurları üzerindeki etkilerini ve Çinleştirme politikasının Çin dışında nasıl uygulandığını tartıştılar.

Dr. Rooney Stenberg, araştırmacıların, siyasetçilerin ve gazetecilerin bu tür toplantılarda bir araya gelmesinin özellikle etkili olacağını söyledi.

Araştırmacı David Tobin, şu anda Nirullah Alima ile “Ulusötesi Baskıyla Karşı Karşıya Olan Uygur Göçmenler” konulu büyük bir rapor üzerinde çalıştığını söyledi. Ardından bu yılın Temmuz ayında Sheffield Üniversitesi yurtdışındaki Uygurların yaşamı ve kültürü hakkında bir etkinlik düzenleyecek. Bu etkinlikte yurt dışındaki Uygurların hikayesi film, dans, müzik vb. şekillerde gösterilecektir. Uzun vadeli hedefi, Çin’in insan hakları meseleleriyle ilgilenen eleştirel akademisyenlerle çalışmak ve politika yapıcılara yardımcı olacak raporlar hazırlamak için Sheffield Üniversitesi’nde bir araştırma merkezi kurmaktır.

Seminere Mamatjan Fumi, Nuri Mangul Abdurashit ve Özgür Asya’dan diğerleri katıldı. Toplantının ikinci gününde, Çin’in ulusötesi baskısı ile ilgili kişisel deneyimlerini tartışacaklar.

30 Mart’ta ABD insan hakları örgütü “Freedom Hall” web sitesinde “Demokrasi Buluşması: Altı Ülke Ulusötesi Baskıyla Mücadelede ABD’ye Katılma Sözü Veriyor” başlıklı bir basın bildirisi yayınladı. Basın açıklamasına göre, Avustralya, Almanya, Kosova, Letonya, Litvanya, Slovakya ve diğer ülkeler ABD ile birlikte “Ulusötesi Baskıyla Mücadele İlkeleri Bildirgesi”ni imzalayarak, “ulusötesi baskının demokrasi ve insan haklarına yönelik bir tehdit olduğunu” ilan etti. Dünyada” ve hangi ülkede olursa olsun adam kaçırma, sindirme ve işkence eylemlerine karşı daha sert önlemler alacağı açıklandı.

https://www.rfa.org/uyghur/mulahize/islamda-uyghur-03302023173546.html

kaynak:http://uyhgurnet

ABD PARLAMENTOSU: ÇİN’İN UYGUR SOYKIRIMI DÜNYAYI UYANDIRMALIDIR !

Uygur soykırımı uzun süredir tartışılıyor olsa da çeşitli siyasi ve ekonomik sebeplerden dolayı ilgili tedbirlerin bu yeni belayı durdurmakta yetersiz kaldığı ve bu durumun küresel birlik kazanmaktan uzak olduğu herkesçe bilinir hale geldi. Aynı zamanda yeni gelişmeler, bu durumun artık Uygurların ötesinde küresel bir sorun haline geldiğini açıkça ortaya koymuştur. Böyle bir gerçeğin mevcut durumunu değerlendirmek için ABD Kongresi bünyesinde yeni kurulan “ABD-Çin Stratejik Rekabet Özel Komitesi”, kamp tanıklarını ve Uygur bölgesindeki ilgili uzmanları davet ederek üç saatlik özel bir tanıklık oturumu düzenledi.

Amerika Birleşik Devletleri Kongresi altındaki ABD-Çin Stratejik Rekabet Edebilirlik Komitesi tarafından düzenlenen özel bir tanıklık oturumunda, Avrupa’dan kamp tanıklarından biri (sağda), Bayan Erinur Siddiq ve Bayan Gülbahar Khativaji ifade veriyor. 23 Mart 2023, Washington, D.C.

İlk olarak komite başkanı ABD Temsilciler Meclisi üyesi Mike Gallagher konuştu. Ramazan ayının başlamasıyla birlikte tüm dünyadaki Müslümanların Kuran’ın ilk ayetlerinin nazil olduğu mübarek ayı kutladıkları konuşmasında, İslam’a inanan Uygurların esir kamplarında katliamlarla karşı karşıya kaldığını vurguladı. Çin Komünist Partisi’nin bu katliamdan doğrudan sorumlu olduğunu belirterek, “Bu komitede yapmak istediğimiz şeylerden biri, en azından önümüzdeki 50 yıl içinde, Sincan’daki katliam 21. yüzyılın korkunç bir örneği olarak anıldığında, hayır. siyasetçi, yatırımcı, üniversite rektörü çocuklarının gözlerinin içine bakıp “Bizim bunları bilmiyorduk“ diyecektir.

Elisha Wessel yaptığı konuşmada Uygur katliamının artık o dönemin “Yahudi katliamına” benzediğini vurguladı. Konuşmasında “bir daha tekrarlanmayacağı” vaat edilen katliamın artık Uygurların başına geldiğini ve bu durumun dünyada işlenen en büyük suç olarak kabul edilebileceğini söyledi. defalarca vurgulayarak, “Katliama, özellikle bu duruma göz yumamayız. Kimsenin ırkından, dini inancından veya siyasi görüşünden dolayı susturulmaması gerektiğini kaydetti. .

Ardından “ABD-Çin Stratejik Rekabet Olağanüstü Komitesi” yönetim kurulu üyesi Raja Krishnamoorthi konuştu. Konuşmasında Uygur Soykırımı’nın süregelen bir gerçek olduğunu ve bu gerçeğin giderek genişlediğini, tarihsel “bir daha asla” vaadinin yerine getirilmesi gerekiyorsa bu korkunç gerçekle yüzleşmek için asla geç kalınmadığını vurguladı. gerçeklik. . Çin Komünist Partisi’nin Uygur katliamının bir gecede ortaya çıkan bir fenomen olmadığına inanıyor. Bunun yerine, onlarca yıllık dikkatli hazırlıktan sonra yürütülen büyük bir proje. Çin Komünist Partisi’nin “soy kesmek, kökleri kesmek, bağlantıları boğmak ve kaynakları kesmek” gibi yol gösterici fikirleri bunu tam olarak doğrulamaktadır. İşte tam da bu yüzden şu anda en az iki milyon insan kamplarda hapsedilmiş, zihinsel ve fiziksel işkencelerin hedefi; 500.000 çocuk ailelerinden koparıldı, binlerce, onbinlerce kız ve erkek çocuğu çocuk sahibi olmaya zorlandı. Sayısız insan zorunlu çalıştırmanın kurbanı oldu. Sonuç olarak pamuk ve takvim artık en önemli konular. Camp Rock’ta milyonlarca insan, Çin hükümetinin mutlak kontrol mekanizması altında açık hava hapishanelerinde yaşamaya zorlanıyor.

Daha sonra Uygur bölgesindeki kampa tanık olan Gulbahar Khativaji ve Oritanur Sidiq konuştu ve yaşadıklarını kısaca anlattı. Bir tercüman yardımıyla, kampta tanık olduğu zihinsel ve fiziksel işkence, yemekle işkence, bilinmeyen ilaçlar, cinsel ve saldırgan eylemler, siyasi beyin yıkama, dil ve dini imha ve sözde bu hapishanelerdeki hapishaneler dahil olmak üzere zulümleri anlattı. “eğitim merkezleri” gibi sıkı yönetilen bir tesis olması vs. cemaat mensuplarını üzmüştür.

Kamp tanıklarının basit ama etkileyici ifadeleri, Çin Komünist Partisi’nin gerçekleştirdiği katliamların ölçek ve düzey açısından Nazi Almanya’sındakinden daha az iğrenç olmadığını izleyicilere canlı bir şekilde gösterdi.

Kamp tanıklarının ardından uzmanlar arasında Amerikan Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu Başkanı Nuri Türkel, Komünizm Kurbanlarını Anma Fonu araştırmacısı Dr. Adrian Zenz ve Washington’daki Holokost Anıt Müzesi’nde kıdemli araştırmacı Naomi Kikoler yer aldı. , DC’de konuştu. Nuri Türkel, bu konuda mevcut gerçekliğe değinerek, ABD hükümetinin önerdiği ve uygulanmaya başlayan tedbirleri takdirle karşıladığını ifade etti. Aynı zamanda, “Uygur İnsan Hakları Yasası” ve diğer yasaların daha ciddi bir şekilde uygulanması ve zorunlu çalıştırma ürünleri üzerindeki kısıtlamaların tam olarak uygulanması gerektiğini vurguladı. Nuri Türkel, ABD’deki ve Batı dünyasının geri kalanındaki iş sektörünün Uygurların zorla çalıştırılması karşılığında üretilen ürünlerden faydalanmasının aslında Uygur katliamına suç ortaklığı anlamına geldiğine inanıyor. Bu tür soykırım ve insanlığa karşı suçlar söz konusu olduğunda bunun bir şekilde “tartışma konusu veya ikili ilişkiler sorunu” olmadığını, insanlığa karşı suçlar listesinde yer alan soykırımla mücadelenin öneminin ortaya çıktığını söyledi. , dünya için bir seçenek değil, bir zorunluluktur, çünkü artık Uygurları aşarak dünyaya gelmiştir ve bunun giderek yaklaşan bir felakete dönüştüğüne dikkat çekmiştir. Aynı zamanda ABD hükümetine Uygur katliamının durdurulması için 27 tavsiyede bulundu.

Dr. Adrian Zenz de konuştu. Konuşmasında, Çin hükümetinin Uygurların bir tehdit olduğu anlayışına dayalı olarak Uygurların doğum oranlarını suni olarak yavaşlatma davranışının yanı sıra geçmişte aynı dönemde Uygurların doğum oranlarının düşmesine de değindi. üç yıl, Çin hükümetinin tipik bir katliam olan Uygur nüfusunu milyonlarla azaltmaya çalışmasına izin verdi.İzleyicileri örneklemek için verileri ve diğer fiziksel kanıtları kullanmak.

Bayan Niamy, Uygur katliamının koşullarını tanıttı ve kalan bazı sorunlara işaret etti. Uygurların karşı karşıya olduğu soykırımın aslında o dönemde Yahudilerin yaşadığı soykırımdan çok da farklı olmadığına inanıyor. Ama şimdi ABD hükümeti bu katliamı durdurmak ve durdurmak için tek başına geliyor.Bu bağlamda ABD hükümeti, Uygurları korumak için çeşitli hükümetler, Uygur örgütleri ve diğer kurumlarla küresel işbirliği kurmalıdır. .

Sadece kamptaki Uygurların değil, kamptaki ve özgür dünyadaki Uygurların da farklı derecelerde bundan muzdarip olduğu, Çin hükümetinin zulmünü teşhir edenlerin, örneğin Özgür Asya gazetecileri bunun için farklı bedeller ödüyor. İfadelerin ardından heyet üyeleri, tanıklara farklı noktalardan Uygur katliamına ilişkin sorular sordu. Heyet üyelerinin sorularının çokluğu, özellikle de komisyon üyelerinin ifadeye alışılmadık şekilde tam katılımı, olayın ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Toplantıya ev sahipliği yapan “ABD-Çin Stratejik Rekabet Özel Komitesi” üyeleri, çok sayıda soru ve tartışmanın ardından ABD ve Batı dünyasının Uygur katliamına ilişkin daha güçlü ve etkili tedbirler alması konusunda fikir birliğine vardı. .

Aynı gün Tik Tok’un CEO’su Shou Zi Chew’in Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde ifade verdiği ve Amerikalı politikacıların Tik Tok hakkında birçok sorusuyla karşılaştığı ortaya çıktı. Çin Komünist Partisinin TikTok üzerindeki kontrolünü ve TikTok tarafından özel bilgilerin toplanmasını reddetmenin yanı sıra, Uygurların mağduriyeti hakkında tekrarlanan üç soruyu da yanıtlamayı reddetti.

kaynak:http://uyghurnet

İNGİLİZ TEMSİLCİ FRECH: ÇİN UYGURLARA YÖNELİK BASKICI UYGULAMALARA SON VERMELİ

İngiltere’nin BM. İnsan Hakları yüksek Konseyinde görevli Daimi Temsilci Yardımcısı Rita French, Komünist Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar,Kazaklar ve diğer Müslüman Türk halklarına  yönelik baskıcı ve zulüm

Politikalarına son vermeye çağırdığı bildirildi.

İngiltere’nin BM.Cenevre merkezindeki İnsan Hakları Konseyi’ndeki Temsilci Yardımcısı Rita French’in bu  çağrıyı  geçen  hafta 22 Mart’ta  toplanan Konsey’in  52’nci oturumunda yaptığı konuşmada dile getirdiği bildirildi.

İngiliz Temsilci French ülkesi adına yaptığı konuşmasında şunları ifade ettiği bildirildi : ”  Çin’in yönetimindeki  Uygur bölgesi, Tibet başta diğer azınlıkların yaşadığı bölgelerde yaşayan ve Çinli olmayan halklara yönelik baskıcı  zulüm politikalarına son vermelidir.  Ayrıca  Çin yönetimi  BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 31 Ağustos 2022’de açıkladığı “Sincan Raporu”nda yer alan insan hakları ihlallerini değiştirmeli ve rapordaki  tavsiye ve çağrılara  uygun politikalar  yürütmelidir.  Çin yönetimi bu  tavsiyelerine uygun  icraatlar  uygulaması  ile ancak, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirebilecektir.” şeklinde konuştu.

 Özgür Asya radyosunun bildirdiğine göre İngiltere  TemsilcisiRita French bu çağrıyı BM İnsan Hakları Konseyi’nin  52. oturumunun genel kurulunda  konuşan DUK Başkanı Dolkun İsa’nin konuşması  sırasında  Çin Temsilcisinin sözünü kesmeye çalışması ve sözlü  sataşmasından sonra yapması dikkati çekti.

Bilindiği gibi DUK Başkanı İsa,  genel kurulda  sivil toplum kuruluşları adına konuşarak BM’ye üye devletlere  “Çin’in  Uygurlara karşı  insanlığa karşı  işlenmiş bir suç olan etnik soykırımı durdurması” çağrısında bulunmuş ve bu konuşması Çinli Temsilcinin itirazı ile karşılanmıştı.

İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın  kurumsal internet sitesinde yayınlanan habere göre  İngiltere Temsilci Yardımcısı  Rita French’in genel kuruldaki konuşmasında  Rusya’nın Ukrayna’daki  işgali ve uyguladığı şiddet eylemlerini  kınamış ve ayrıca  Mısır yönetiminin  basın özgürlüğü sicilini eleştirerek:  ” Çin’in evrensel insan haklarını hiçe sayması  endişe vericidir. Çin yönetimini Uygur bölgesi ve  Tibet’teki baskıcı zulüm  politikalarını değiştirmeye çağırıyoruz.” demişti.

Rita French’in ; Çin’in özellikle BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından geçen yıl yayınlanan Sincan raporundaki tavsiyeleri uygulanması  yolundaki çağrısı  İngiliz Parlamentosu’nun hükümeti Çin’in  Uygurlara karşı  soykırım uygulamalarının durdurulması için  daha sert bir politikalar uygulaması gerektiği yolunda aldığı karardan sonrası gelmesi dikkat çekici bulunuyor.

kayanak:http://uygurnet

Çin, BM’de Dolkun İsa’nın konuşmasını engellemeye çalıştı.

Çin, BM İnsan Hakları Konseyi oturumunda Dünya Uygur Kurultayı başkanı Dolkun İsa’nın konuşma yapmasını engellemeye çalıştı.

Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Dolkun İsa, 23 Mart 2023 İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin (UNHRC) 52. Oturumu sırasında Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım ve insan hakları ihlalleriyle ilgili konuşma yaptı.

Çin’in Uygurlara ve diğer Türk halklarına karşı işlediği insanlığa karşı suçlar konusunda uyarıda bulunan BM İnsan Hakları Konseyi raporu da dahil bir dizi yakın tarihli raporlara işaret eden İsa ihlallerle ilgili “acil önlem alınmasını gerektirdiğini” söyledi.

Ancak konuşmaya başlar başlamaz, odadaki Çin temsilcisi Mao Yizong, konuşmacının niteliklerine itirazı olduğunu belirterek Isa’nın “bir STK’nın temsilcisi olmadığı veya bir insan hakları savunucusu olmadığı” belirtti.

Bir tercüman aracılığıyla Çince konuşan Mao, İsa’nın “Daha ziyade Çin karşıtı, ayrılıkçı” olduğunu belirterek “konseyde ayrılıkçı faaliyetlerde bulunmasına izin verilmesinin, Konsey’in amaç ve ilkelerine ciddi şekilde aykırı olacağı” iddiasında bulundu.

Mao’nun itirazından sonra, ABD temsilcisi Sam Birnbaum söz alarak İsa’nın BM’nin en üst insan hakları organı olan konseye hitap etme hakkı olduğunu savundu.

Çek Cumhuriyeti’nden meclis başkanı Vaclav Balek ise, STK’ların tartışma sırasında kendilerini temsil edecek konuşmacıları seçmekte özgür olduğuna işaret ederek, İsa’nın konuşmasını tamamlamasına karar verdi.

İsa, sivil toplum örgütü Küresel İnsan Hakları Savunması tarafından, konseyin 47 üye ülkesi ve çok sayıda gözlemci ülkenin görüşlerini dile getirmesinin ardından tartışmanın STK bölümündeki kısa konuşmasını yapması için davet edilmişti.

İsa daha sonra AFP’ye “Çin hükümeti beni ilk kez durdurmaya çalışmıyor” dedi ve “Çin, BM haklar sistemini manipüle etmeye çalışıyor” dedi.

Uygur aktivist BM’de, Doğu Türkistan’daki hak ihlallerinin durdurulması çağrısında bulundu

Uygur aktivist BM’de, Çin’i Doğu Türkistan’da BM tevsiyelerini uygulayarak insan hakları ihlallerini durdurmaya, üye devletleri BM Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin ilgili kararını takip etmeye çağırdı.

Dünya Uygur Kurultayı Aktivisti Zumret Ay Erkin, 23 Mart 2023 İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin (UNHRC) 52. Oturumu sırasında Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri nedeniyle Çin’e ve konseye üye ülkelere seslendi.

Konuşmasında, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ihlallerin insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini belirten OHCHR bağımsız değerlendirmesinden bu yana, bir dizi BM raporu yayınlandığına vurgu yapan Zumret Ay, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kısa bir süre önce yayımladığı Uygurların zorla çalıştırılmasına ilişkin Uzmanlar Komitesi raporunu, BM Özel Prosedür yetkililerinin şubat ayındaki raporunu ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesinin geçen ay yayımladığı, bölgedeki insan hakları ihlallerine dair birçok konuyu gündeme getiren Nihai Gözlemleri hatırlattı.

KONSEY HESAP VEREBİLİRLİĞE DEĞİNMEKTA BAŞARISIZ KALDI

Zumret Ay ayrıca Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin (CERD) 23 Kasım’da yayımladığı ve devletlere insan hakları yükümlülüklerinin ciddi şekilde ihlal edilmesine son vermek için işbirliği yapma sorumluluklarını hatırlattığı kararına özellikle dikkat çeken çekti ve şu ifadeleri kullandı:

Birçok BM raporlarına rağmen, bu Konsey hesap verebilirlik yollarına anlamlı bir şekilde değinmekte başarısız oldu. Çin Halk Cumhuriyeti’ni CERD ve OHCHR’nin Nihayi Gözlem tevsiyelerini uygulamaya, üye devletleri BM Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin (CERD) kararını takip etmeye çağırıyoruz”.

DOĞU TÜRKİSTAN’DA NELER YAŞANIYOR?

Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer Türk halklarından milyonlarca kişi suçsuz yere toplama kamplarına alınmaktadır. Halen bu baskı tüm şiddetiyle devam etmektedir. Tanıkların ifadelerine göre tutuklulara işkence ediliyor. Sağlıksız şartlarda ellerinde kelepçe, ayaklarında zincirle yaşıyor. Kampta tutulanlara ne olduğu belirsiz ilaçlar ve iğneler veriliyor. Tırnak çekme, kamçı, elektrik gibi işkencelere maruz kalıyor. Kadınlar toplu tecavüze uğruyorlar.

Milyonlarca genç Doğu Türkistan’daki çalışma kamplarında veya Çin’deki fabrikalarda zorunlu köle işçi olarak çalıştırılıyor. Birçoğu toplama ve çalışma kamplarına gönderildikten sonra geride kalanlar da siyasi propaganda ezberlemeye, kamu hizmeti adıyla ücretsiz çalışmaya zorlanıyorlar. Kadınlar kısırlaştırılıyor, hamilelere zorla kürtaj yaptırılıyor. Genç kadınlar Çinlilerle evliliğe mecbur ediliyor. Ailelerinden koparılan 1 milyona yakın çocuk, çocuk toplama kamplarında asimile ediliyor. Çince konuşmaya Çince yaşamaya, Çinliler gibi beslenmeye zorlanıyor.

Milli ve dini kültür mirasları yok ediliyor. Uygur tarihi ve kültürüyle ilgili kitaplar yakılıyor. Türk- İslam mimarileri ve tarihi şahsiyetlerin türbeleri, heykelleri yok ediliyor. İnanç özgürlüğü hiçe sayılıyor. Camiler yıkılıyor. Kur’anlar yakılıyor. Namaz kılmak, oruç tutmak kampa alınma nedeni olarak gösteriliyor. Türkiye başta olmak üzere yurtdışı ülkelerinde okumuş, seyahat etmiş olmak ya da sadece bunları yapan birinin akrabası olmak bile toplama kampına alınma veya hapse atılma nedeni olabiliyor.

“Kardeş aile” projesi adı altında her aileyle ilgilenecek Çinli memur atandı. Bu “kardeşler” aile mahremiyetini çiğneyerek Uygurların evlerinde konaklıyor, aile üyelerinin rejime bağlığını denetliyorlar.

kaynak:http://uygur haber

İNSAN HAKLARI RAPORU : ÇİN, DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ETNİK SOYKIRIMINI SÜRDÜRÜYOR.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın   yayınladığı 2023  yılı İnsan Hakladı raporunda  Çin’in işgalindeki Doğu  Türkistan’da yaşayan Türklere yönelik, baskı, zulüm  ve insanlık  suçları ile etnik  soykırım  uygulamalarını sürdürdüğü açıklandı.

 Çin’in Uygur soykırımının  özel olarak  yer aldığı raporda Uygur   Türkleri konusunun ABD dış politikasının ana temalarından biri olduğu  ve bu konunun  yıllık  İnsan hakları raporlarına raporlarına yansıtıldığı de bildirildi.

ABD.Dışişleri Bakanı : Rapor, ÇKP’nin Diktatör doğası ile İnsanlık Suçlarını   Kanıtlıyor

Özgür Asya radyosu internet sayfasında yer alan bilgilere göre, ABD Dışişleri Bakanı Blinken tarafından  20 Mart’ta  açıklanan 2023 yılı Küresel İnsan Hakları raporu 198 ülke ve bölgeye ilişkin 2022 yılındaki  insan hakları  durumunu yansıtıyor. Dışişleri Bakanı Blinken raporun açıklanması ile ile ilgili düzenlenen toplantıda  Çin’in  hak ihlallerinin  ciddi hale geldiğini belirterek :”  2022   yılı raporu Çin’in  Uygurlar başta diğer azınlık olarak tanımlanan Çinli olmayan halklara yönelik  etnik soykırım uygulamalarının ÇKP’nin  otoriter ve diktatör doğasının güçlü bir kanıtı olduğunu belirterek Çin’in  yasaklamalarını ayrıntılı olarak  belge ve kanıtları ile birlikte  ortaya konulmuştur.”şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Blinken’in açıkladığı 2022 yılı insan hakları raporundan önemli başlıklar şöyle ;


  • Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan ve Çinli olmayan Müslüman Halklara yönelik   insan hakları ihlalleri ÇKP Yönetiminin   insanlığa karşı  işlemekte olduğu suçlarını  açıkça vurgulamaktadır.
  • Çin yönetimi bölgede “Eğitim Merkezleri”adı ile kurduğu yüzlerce Çin tipi toplama kamplarında   bir milyondan fazla  Uygur, Kazak ve diğer Müslüman Türkleri  keyfi olarak hapiste  tutmaktadır.
  • Uygurların neslinin  yok edilmesi  için Uygur kadınları zorla kısırlaştırılmakta,  hamile olanlara zorla kürtaj uygulanmaktadır.
  • Kamplarda hapiste tuttuğu kadınlara cinsel istismar yapılmakta,sistemetik saldırılar,etnik ve  cinsel aşağılamalar uygulanmaktadır.
  • Uygurları kitlesel olarak Köle/İşçi olarak  zorla çalıştırmaktadır
  • Müslümanlanların  dini  özgürlükleri yasaklanarak ibadetleri  engellenmektedir
  • Uygurların kendi ana dillerini öğrenmeleri genç nesillere öğretilmesi ve ana dillerinde konuşma ve yazmaları  yasaklanmıştır
  • Uygurların   serbestçe hareket etmeleri ve seyahat  özgürlükleri engellenmiştir.

İnsan Hakları Raporunun Ayrıntıları  

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2022  yıllık raporunda vurgulanan hak ve hukuk ihlallerinin içeriği şöyle ;

  1. Günümüzde Uygur bölgesi  dış dünyaya tamamen kapatılmış,yurt dışı ile iletişimleri  engellenerek yasaklanmıştır. Böylece  bu ülkede yaşayan insanlar dünyadan izole edilmiştir
  2. Uluslararası toplumca tanınan ve  bilinen  bilim insanları, din adamları, akademisyenler, Sanatçılar ve sporcular başta toplum  önderleri keyfi olarak tutuklanmıştır.
  3. 2017 yılında başlatılan ve Bölgede yaşayan etnik Çinli olmayan  Uygurlar Kazaklar ve diğer Çinli olmayan kişilere yönelik keyfi tutuklamalar  insanların gizlice kaçırılarak yok edilmesi uygulamaları  halen sürdürülmektedir.
  4. Toplama kampları ile Hapishanelerde zorla  tutulanlara yönelik  psikolojik ve fiziksel   işkenceler yapılmakta ve  bu işkenceler sonucu insanlar hayatlarını kaybetmektedir.
  5. Bölgenin tarihi sakinleri olan Uygurlar, Kazaklar ve diğer etnik Çinli olmayan müslüman halklara yönelik baskılar, zulümler,toplu gözaltı ve hapsetme uygulamaları  ile   özellikle  sözde “Yeniden Eğitim Merkezleri”  adı ile  kurulan Çin tipi Toplama Kampları uygulamaları  tek taraflı  ve direkt olarak Pekin’de ; Çin merkezi hükümeti tarafından planlanıp  talimatlandırıldığı  sızdırılan ÇKPb gizli belgelerinde  açıkça yer almaktadır.
  6. Pekin’de  planlanıp projelendirilip bu soykırım uygulamalarının  Urumçi’deki  Urumçi’deki sözde yerel  makamlar tarafından yerine getirildiği, ÇKP güdümündeki sözde özerk yönetimin bu  planlama ve uygulamalarda hiç bir dahlinin bulunmadığı   açıkça  görülmektedir.
  7. Birleşmiş Milletler’in (BM)   31 Ağustos 2022 tarihli Uygur raporunda  yer alan “insanlığa karşı suçlar”dan biri de Uygur bölgesinde tutsakların aniden ölümleridir.
  8. Toplama kampları ve Hapishanelerde hayatlarını kaybeden ve  kimlikleri tesbit edilebilen  Yakup Hasan, Zeynephan Mehmet Emin ve Abdurreşit Ebul  başta onlarca tutuklu ve mahkumun  toplama kamplarına hapsedildikten veya bir süre sonra serbest bırakılanların serbest kaldıktan hemen  ve ya bir kaç gün sonra  hayatlarını şüpheli bir şekilde  kaybettikleri  bilgisine ulaşılmıştır.
  9.  Çin hükümetinin Uygur bölgesinde sözde  “yeniden eğitim merkezleri” olarak adlandırdığı  Çin tipi toplama kamplarında tutulanlara yönelik baskı, zulüm ve işkence  uygulayanların tamamı Çin yönetiminin  resmi  ve yasal olarak  atadığı memurlar ve yöneticilerdir.
  10. Toplama kampları ve Hapishanelerin  gündelik  hayat  koşulları çok yetersiz ve kötü durumdadır. Tutuklu ve hükümlüler  koğuş ve hücrelerde  kapasitelerin çok çok üzerinde  ve duracak yer kalmayıncaya kadar hapsedilmektedir.
  11. Çinli Kamp yöneticilerinin Toplama kamplarına hapsedilen tutuklulara  yaptığı işkence çeşitleri  :  elektrikli copla  vurma, tutuklunun başının suya  sokularak  nefessiz bırakma, toplu cinsel saldırılar, tutuklulara  bilinmeyen  ilaçları zorla yedirmek ve  eğneler enjekte etmek  ve diğerleridir.
  12. Tutukluları hayvanlara  dahi verilmeyen  yiyecekleri yemeye zorlanması, yatak verilmeyerek onların  çıplak beton zeminde yan yatarak  uyumaya  mecbur etmek  dahil. hayvanlara, yeterli yatak olmadığı, temiz hava  almalarını engellemek,  içmek ve  hijyen için yeterli su  vermemek,  istediği ve ihtiyaç duyduğu zaman  tuvalete gitmelerine izin vermemek, asgari tıbbı müdahale ve tedaviden mahrum bırakmak ve benzeri işkenceler sebebiyle tutukluların kısa zaman içerisinde sağlıkları bozulmakta ve tutuklu ve hükümlüler  yarı canlı hale dönüştürülmektedir.
  13. Toplama kampları ile Çin Hapishanelerinde Siyasi  suçlu olarak tutuklu ve  hükümlülere ise yukarıdaki baskı ve işkence türlerinin şiddetinin bir kaç kat daha arttırılarak  uygulandığı bilgisine ulaşılmıştır.
  14. Bir çok uluslararası insan hakları ve hukuk teşkilatlarının  ve Özgür Asya radyosunun elde ettiği bilgiler  BM.İnsan Hakları Yüksek Konseyi’nin 2022 yılında açıkladığı  Uygur raporu ile birebir örtüşmektedir.
  15. Çin’in Eğitim Merkezleri adını verdiği Çin tipi toplama kamplarına  hapsettiği  Uygur tutuklulara yapılan bu insanlık dışı işkencelerin “İnsanlığa Yönelik bir Suç ve etnik soykırım Cinayeti ”   olduğu  ve onların bilinçli olarak  ölüme terk edildiği açıktır.
  16. Şimdiye kadar  Hapishane   Kamplardaki    “siyasi tutuklu ve hükümlü lerden  sadece  Dr.İlham Tohti, Prof.Dr.Rahile Davut, Huştar İsa(DUK Başkanı Dolkun İsa’nin Kardeşi) ve Dr.Gülşen Abbas ve  Ekber  Esat’in bilgilerine ulaşılmıştır.  Diğer yüzlerce tutuklu ve hükümlü hakkında hiç bir bilgi yoktur.
  17. Raporda, Çin yönetiminin aşırı dinci(Radikal) ve “Terörcülük”  iddia ve suçlaması ile Toplama kamplarına ve hapishanelere  hapsedilenlerin  hangi suçları işledikleri  şöyledir : =  şu bilgilere ulaşılmıştır, Bunlar; “Günde 5 Vakit  vakit namaz kılma -Kurani kerim okume- Öğrenme ve öğretme, sakal bırakma, ve  dini moüifla Müslüman  isimler alma ve kullanma  ve diğerleridir.
  18. Bu  atil suçlardan dolayı gözaltına alınarak tutuklananların yaşları   en küçüğü 15,  en büyüğü ise  73 yaşında olması  dikkat çetici ve son derece insanlık dışıdır.
  19. Toplama kamplarında tutulan  bu Uygur rehineler  hiç bir zaman yargı önüne çıkarılmamıştır. Bunların takdiri hiç Uygurca bilmeyen ve Uygurları hiç tanımayan etnik Han Çinlizi CKP üyesi   devlet yetkililerinin insafına bırakılmıştır. Bu tutuklular bu ÇKP.üyesi Yetkililer ne zaman  serbest bırakmayı arzu ederse  o zaman serbest kalmaktadır.
  20. Bu yasa dış hukuksuz  ve yasa dışı uygulamaların tek başına  Çin’in  Uygurları tutuklarken veya  kaçırarak  gizlice yok ederken,  hiç bir yasal prosedür ve hukuk kuralının olmadığını açıkça göstermektedir.

Toplama Kamplarının Dışında Yaşayan  Uygurların Genel Durumu 

2022 yılı İnsan Hakları raporunda Çin’in Doğu Türkistan’daki Hapishane ve Toplama kamplarının dışında yaşayan  milyonlarca Uygur ,Kazak ve diğer Müslüman Türklerin durumuna da yer veriliyor ve  onların durumu  de şöyle  açıklanıyor :

  1.  Çin yönetimi  bölgede kurduğu  gözetleme ve kontrol  sistemi ile  yüksek çözünürlük özelliklere  sahip   on binlerce kamera  ağı  ile 7/24 süre ile kontrol ve gözlem altında tutuyor.
  2. Uygur bölgesinde yaşayan 23 milyon insanın  yüzü, araçlarının plaka numarası başta diğer tüm kişisel bilgileri ile   eksiksiz bir şekilde izliyor.
  3. Bu gözetleme sistemlerini kullanarak gözaltına alınacak ve hapsedilecek kişileri tesbit ediyor.
  4. bölgesindeki herkesi 24 saat izliyor, Çin hükümeti Uygur bölgesindeki 23 milyon kişinin yüz ve plaka bilgilerini kayıt altına alarak  onları  sürekli ve eksiksiz bir şekilde izliyor.
  5. Çin yönetimi bunlarla da yetinmeyerek  on binlerce etnik  Han Çinlisi devlet memurlarını  ” İkiz ve Kardeş Aile” safsatası ile  Uygur ailelerin evlerine yerleştirdi.
  6. Uygur ailelere zorla yerleştirdiği Bu Çinli Memurlar  aracılığı ile   kendi ölçüt ve standartlarına  göre  “Terör ve Aşırılık” içerikli eylemlerini; yanı Kurani Kerim ve dini kitaplar okumak, namaz kılmak, sigara ve içki içmemek  ve bunlardan uzak durmalarını gözetlemek suretiyle gibi  standartlarına göre onları yakından kontrol  ve nezaret ediyor.
  7.  Çin yönetimi yukarıda belirtilen insanlık dışı uygulamaları ile  bölgede yaşayan ve Çinli olmayan Müslüman Uygurlar ve diğer Türk halklarını  resmi devlet politikası şeklinde  onlara etnik ayırımcılık ve ırkı aşağılamanın nedenleri olarak kullandıkları  tespit edildi.
  8.  Çin yönetimi Uygur bölgesi başta  Tibet, Güney Moğolistan  ve diğer  Çinli olmayan halkların yaşadıkları bölgelerde  temel  insan haklarından olan ifade,düşünce, haber alma(basın)  ve internet kullanım özgürlükleri başta olmak üzere akademik araştırma , kadın hakları, gösteri  özgürlüğü ile  dini inançları serbestçe yaşamak,  seyahat ve diğer temel insan hakları yasaklayarak  Çinli olmayan halklara  insanlık suçu işlemekte olduğu ifadeleri yer alıyor.   hareket özgürlüğü Uygurları, Tibetlileri ve Çinli olmayan diğer etnik grupları etkileyen serbest seçim özgürlüğü ve daha fazla olduğu belirtiliyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken  basın toplantısında :”  önceki  yıllarda yayınlanan raporlar ile  birlikte 2022 raporu  da ABD dış politikasının önemli bir parçasıdır ve olmaya devam edecektir. İnsan hakları  küresel bir meseledir.  Bu ve benzeri diğer raporları  hiçbir ülkenin, dinin veya felsefenin bunu  kendine göre tek başına yorumlayamayacağını  bildirdi. Küresel  değerler ile insan haklarının dünyanın geri kalanıyla aynı olduğunu, yıllık raporun amacı hiçbir ülkeyi eğitmek veya utandırmak değildir. Aksine dünyanın bu konuda ne gibi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ortaya koymak ve insan haklarının tam olarak uygulanmasına yardımcı olmaktır.”şeklinde değerlendirdi.

2022 Yılı İnsan Hakları raporunun yayınlanması  dünya çapında büyük yankı uyandırdı ve çeşitli medya organlarında haber  olarak yer aldı.  Ayrıca insan hakları konusunda çeşitli tartışmaların  gündeme gelmesine yol açtığı bildirildi.

kaynak: http://uyghurnet

ÇEKYALI PARLAMENTER: NAZİ VE KOMÜNİST ZULMÜ ÇEKMEYENLER UYGURLARI ANLAYAMAZLAR

Olga: “Nazilerden ve Komünistlerden acı çekmeyenler, Uygurların çektiği acıyı anlayamaz.”

Hareketi Teşkilatı” lideri Sayın Abbas Abbas ve Uygur Araştırmaları Merkezi Başkanı Sayın Abdulhekim İdris, Çekya Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Olga Richterova ile bir araya geldi. Mart 2023.

Avrupa ülkelerinde faaliyetlerini sürdüren Washington D.C.’deki Uygur Hareketi Teşkilatı lideri ve Uygur Araştırmaları Merkezi Müdürü Abdulhekim İdris, 13-17 Mart tarihlerinde Yunanistan’ın başkenti Atina ve Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ı ziyaret ederek düzenlenen bazı ülke liderleriyle görüşüyor.

16 Mart’ta Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’a vardılar ve Çek Cumhuriyeti’nin mevcut durumu hakkında bilgi sahibi olan Çek Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı ve milletvekili Bayan Olga Richterova ile görüştüler. Uygurlar. Fransa, İngiltere ya da başka ülkeler olsun, bizim gibi Nazilerden ve komünistlerden hiç çile çekmemiş olanlar, bugünkü Uygurların çektiği acıyı anlayamaz” dedi.

Anlaşılan Abbas ve Abdülhekim İdris, 13 Mart – 16 Mart tarihleri ​​arasında 3 gün Yunanistan’da bulunmuş ve ardından Çek Cumhuriyeti’ne gelerek burada Yunan devlet liderleriyle bir araya gelerek üniversite öğrencilerine ders vermişlerdir. Çin’in Uygurlara karşı işlediği soykırım ve insanlık suçlarının delillerini sunmuşlar ve Uygurların acısını bu ülkedeki Uygurların ağzından ilk duyanlar olmuşlardır.

Anlaşılan Bayan Abbas, 14 Mart’ta Yunanistan Başbakanı’nın Ulusal Güvenlik Baş Danışmanı ve Savunma Bakanı Dr. özgürlük, demokrasi ve insan hakları. Uygurların maruz kaldığı soykırıma ve insanlık suçlarına göz yuman, hatta BM’de Uygurları seslendiren, Uygurların ortak açıklamalarının doğru tarafında yer almak istemeyen ve tarafsız olan böyle bir Avrupa ülkesi imajına yakışmıyor. Yunanistan gibi bir ülkenin

Anlaşılan Abbas ve Abdülhekim İdris, 14 Mart’ta Yunanistan Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle bir araya gelerek Uygur meselesini görüştüler Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Yunanistan’ın şu anda uluslararası arenada tarafsızlık ve denge politikası izlediğini ancak bazı değişikliklerin kademeli olarak gerçekleştiğini belirtti. Yunanistan politikasında yer alıyor. Örnek olarak birkaç yıl önce Yunanistan’ın Rusya’ya karşı savaş alanında olmasının hayal bile edilemeyeceğini, ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra Yunanistan’ın batı demokrasilerinin yanında yer alarak Rusya’yı cezalandırma durumunu vurguladıklarını söylediler. Abbas, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndaki yetkililerin açık bir şekilde şunları söyledi: “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırgan savaşı, Rusya’ya bakışımızı değiştirdi. Ancak Çin’e karşı tutumumuzu değiştirmek için başka bir savaşa ihtiyacımız yok” dedi.

13 Mart’ta ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi George Tinusis ile de görüştüler. Abdulhekim İdris, büyükelçinin Uygurların mevcut durumu hakkında iyi haberlerinin olduğunu söyledi. Görüşmede Yunanistan’daki Uygurlar için neler yapılabileceği ele alındı. Uygur meselesine özel ilgi duyduğunu dile getiren George Tinusis, yaptığı konuşmada, diplomatik ilişkilerini ABD ile benzer değerlere sahip ülkeleri cesaretlendirmek için kullanmak istediğini dile getirdi.

16-17 Mart tarihlerinde Abbas ve Abdulhekim İdris, Uygur meselesini görüşmek üzere Çek milletvekili Marek Hilser ve meclis başkan yardımcısı Jiri Oberfalser ile de bir araya geldi. Çek Bilimler Akademisi Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Andrej Klimes, Abbas ve Abdülhekim İdris’in Prag’daki etkinliklerine de eşlik etti.

İngilizce bilen ve her zaman Uygur sorunuyla ilgilenen bu kişi, Çek halkının Uygur sorunu konusundaki bilgisinin durumu ile ilgili sorumuzu yanıtladı. Ama yeterli değil. “Bu konu Çek halkına daha fazla duyurulmalı.”

kaynak: http://uygur haber